Powered By Blogger

En çok okunan yazılar...

"İstanbul Adalar Turu:Büyük Ada"

Havalar ısınmaya başladı artık.İstanbul'a bahar geldi ve nihayet  kuşlar ötmeye,ağaçlar çiçek açmaya başladı.Söz verdiğimiz gibi &qu...

3 Ekim 2012 Çarşamba

Çengelköy'de Kahvaltı

    Çengelköy İstanbul'un en eski yerleşim birimlerinden olan bu semtte; çıtır simitçisi, eski İstanbul evleri, eşsiz İstanbul Boğazı manzarasıyla hafta içinde veya hafta sonunda güzel bir kahvaltı yapabilirsiniz.
     Çengelköy' de kahvaltı yapabileceğiniz güzel mekanlar arasında aklıma ilk gelen yer Tarihi Çınaraltı Kahvesi. Kahve dediğime bakmayın öyle yaşlı amcaların sabahtan akşama kadar oturduğu türden bir yer değil...
Çengelköy'de akşam manzarası
Çengelköy'ün belkide denize kıyısı olan ender mekanlarından birisidir. Her yaştan insanın uğrak yeri olan Tarihi Çınaraltı kahvesine girdiğinizde ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız.Çalışanları güler yüzlü olan Çınaraltı Kahvesi'nin menüsü çok geniş olmakla beraber dışarıdan yiyecek getirilmesine de müsaade edilmekte. Yalnız işletmenin misafirlerinden tek isteği, içeceklerin dışarıdan getirilmemesi. Bu konuda da hak vermemek elde değil gibi. Çayı bir harika Çınaraltı Kahvesi'nin, içtikçe içesiniz gelecek emin olun fakat dikkat edin bardaklar ufak olduğu için çayın büyüsüne kapılıp kabarık bir hesapla karşılaşmayın.
    Hizmetlerin güzel olmasının yanında, doğrusunu söylemek gerekirse fiyatlarda İstanbul standartlarında. Ne çok pahalı ne de çok ucuz, normal diyebiliriz. Eğer Sarıyer Börekçileri'nden yiyeceğinizi alıp giderseniz pek fazla hesap ödemeyeceğinizi söyleyebilirim fakat çaya dikkat edin daha öncede söylediğim gibi ...
          Çengelköy'e nasıl gidilir?  konusuna gelirsek;
Avrupa yakasından gelecekler için Beşiktaş'a veyahut Eminönü'ne yakın olanlar vapurlar ile Üsküdar'a geçip oradan meydandan geçen herhangi bir Beykoz otobüsüne binerler ise zorluk çekmeden Çengelköy'e ulaşacaklardır ancak uyarmadı demeyin akşam üstü yol tek şerit olduğu için İstanbul'un yoğun trafik problemiyle karşı karşıya kalabilirsiniz.
Anadolu yakasından gelecek misafirler içinde Üsküdar otobüsleri'nden sonra Beykoz otobüslerine aktarma yaparak Çengelköy'e ulaşabilirler.
       Gün batımı,kahvaltı ve eski İstanbul evlerini gezebileceğiniz Çengelköy'ü sizlere elimden geldiğince tanıtmaya çalıştım.Dilerim keyifli vakit geçirirsiniz.
          Hepinize mutlu, sağlıklı ve huzurlu günler dilerim...

31 Mart 2012 Cumartesi

"İstanbul Adalar Turu:Heybeliada"



Büyükada'dan bir önceki durağımız olan "Heybeliada" yemyeşil korulukları ve tertemiz havası ile ünlü olmakla beraber , Heybeliada Deniz Lisesi,Ruhban Okulu ve Aye Ofemya Ayazması ünlü yapılarındandır.Ünlü şairlerimizden olan Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın adını taşıyan birde lise bulunmaktadır.


Ruhban okulu
Büyükada'ya nazaran turist sayısı az olan Heybeliada'ya daha çok karmaşadan bunalan ziyaretçiler gelmekte.Heybeliada da her an ezilme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığınız fayton kalabalığı yok.Heybeliada'da çok rahat bisiklet turu yapabilirsiniz.Şahsen ben kafa dinlemek istiyorsam Büyükada yerine burayı tercih ederim.Çok fazla gezilecek yeri yoktur ancak arkadaş grubunuz ile kalabalık gittiğinizde sıkılacağınızı sanmıyorum. Heybeliada'nın fiyatları biraz daha makul seviyede.Bisiklet kiralarken sakın pazarlık yapmayı unutmayın.Gün boyu 15 TL'ye bisiklet kiralayan bir adamdan sıkı pazarlıkla 7-8 TL birim fiyatı ile kiralayabilirsiniz bisikletlerinizi.Ayrıca mesire yerinde 11 TL'ye mangal,kömür ve çıradan oluşan bir set kiralayabilirsiniz.Heybeliada hakkında aklıma gelenler şimdilik bu kadar.Farklı şeyler hatırlarsam yazımı güncelleyeceğim.
Büyükada Turu Adlı yazımızda da Büyükada hakkında bilgi edinebilirsiniz.
Kınalıada ve Burgazada yazılarımızda görüşmek üzere hoşçakalın...

20 Mart 2012 Salı

"İstanbul Adalar Turu:Büyük Ada"

Havalar ısınmaya başladı artık.İstanbul'a bahar geldi ve nihayet  kuşlar ötmeye,ağaçlar çiçek açmaya başladı.Söz verdiğimiz gibi "İstanbul Adalar Rehberi" ile karşınızdayız.Eğer vaktiniz ve imkanınız olursa "Adalar" havasında,İstanbul'a hem yakın hem uzak huzurlu bir hafta sonu geçirebilirsiniz.İstanbul Adalarının dizilimi sırası ile şöyle;"Kınalıada,Burgazada,Heybeliada ve Büyükada".
4 parçalı olan yazı dizimize ilk önce "Büyükada" ile başlayacağız.
"Büyük Ada" diye söyleyince herkesin aklına ilk önce fayton geliyordur sanırım. Fayton ile gezmeniz sizlere kolaylık sağlayacaktır,aynı zamanda eğlenceli de olacaktır.Fayton ile bir yerden bir yere gitmek 8TL,küçük bir ada turu 40TL ve büyük tur ise 50TL'dir.Büyük tur; Yörük Ali ve Nizam plajları, Lunapark,Aşıklar,Viranbağ kır gazinoları ve korulukları içeriyor.Küçük tur ise;Araba Meydanı'ndan başlayıp Dil Burnu'ndan Lunapark'a ve oradan da Maden'e geçerek bindiğiniz noktaya geri döner.
Ayrıca Lunapark Meydanı'ndan geçen süslü eşekler ile Ada turu yapmak şu aralar moda oldu.Faytonlara alternatif bir ulaşım aracı olarak da bisiklet kiralayabilirsiniz. 2-3 kişilik bisikletler veya tek kişilik bisikletler mevcut.Ama benim size önerim 2 yada 3 kişilik bisikletler kiralamayın.Arkadaki çevirmez ise yazık olur bacaklarınıza.

Adanın zirvesinde "Aya Yorgi" kilisesi ve manastırı var.İsa tepesinde ise "Hristos" kilise ve manastırı bulunmaktadır.Adanın zirvesine çıkmak için sakın bisiklet kullanmayın.Çok dik bir bayırı mevcut.Yürüyerek çıkarken bile nefes nefese kalıyorsunuz.
Yeme-içme faslına gelirsek; Adadaki restoranlar pahalı biraz fakat korulukta mangal kiralarsanız kendinize hem ucuz hemde güzel bir ziyafet çekebilirsiniz.
"Büyük Ada" hakkında aklıma gelenler şimdilik bu kadar sizlere ince detaylar ile ipuçları vermeye çalıştım.Aklıma daha başka şeylerde gelir ise yazımızı güncelleyeceğim.
İstanbul Adalar Rehberi'nde ki diğer yazılarımızda görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın...  




13 Mart 2012 Salı

"Bebek Sahili"

İstanbul'un hatta Türkiye'nin en popüler ve lüks sahillerinden birisidir "Bebek Sahili".Hemen hemen herkes biliyordur magazin programlarından.Sahili ve güzel manzarasıyla bir pazar günü yürüyüşü için ideal bir yer.Sabahları sessiz sakin.Sabahları Bebek Parkında o magazin programlarında gördüğünüz ünlü kişileri görmek çok sıradan orada.
Akşamları ise tam tersi çok hareketli.Sabah ki sessizlikten eser yok.Gece klüplerinden,restoranlara ve barlara kadar eğlence yaz kış demeden devam ediyor.Sahilde çok harika balık restoranları var. Gerçekten kaliteli yapıyorlar. Fakat tahmin edersiniz ki menülerdeki fiyatlar bir hayli yüksek.Sadece restoranlar veya klüpler için değil cafeler yada sıradan bir büfede bile bazen fiyatlar uçuyor.
Bu da Bebek Sahilin'de gezmenin bir cefası olsa gerek.Parası olan için her hafta güzel bir eğlence yeri olabilir.Ama bizim gibi öğrenciler ayda yılda bir gitse olur yani.Bizim gibi öğrenci iseniz yanınızda biraz fazlaca nakit para ile gitmenizi öneririz :) İnsanlık hali ne olur ne olmaz.
Son olarak bu aralar açık hava mekanlarından yazıyoruz  Kadıköy Moda Sahili ve Pierre Loti Tepesi yazılarımız da ilginizi çekebilir.


Havaların daha da ısınmasıyla birlikte "Adalar" rehberimizi de yayınlayacağız.
Sonraki yazılarımızda görüşmek üzere hoşçakalın...

7 Mart 2012 Çarşamba

"Pierre Loti Tepesi"

Malum bahar geliyor artık.Havalar da ısınmaya başladı.
Miniatürk İstanbul;bir küçük Türkiye  yazımızda olduğu gibi açık hava mekanlarından devam ediyoruz.Bugün sizlere "Pierre Loti" ve meşhur "Pierre Loti Tepesi'nin hikayesini paylaşacağız.Pierre Loti'nin hayatının İstanbul ile ilgili kısımlarını anlatacağım.Tüm hayatını okumak isteyenler buradan; Pierre Loti wikipedi ulaşabilirler.İstanbul'a ilk defa 1876 yılında görevli bir subay olarak gelmiş Pierre Loti.
 


İstanbul'da bulunduğu zamanlar Eyüp'te kalmış. 1920 yılında "İstanbul Şehri Fahri Hemşerisi" olarak kabul edilmiş ve adına bir cemiyet bile kurulmuş.Tam bir İstanbul aşığı olan Pierre Loti'nin adı Divanyolu'nda bir caddeye ve Eyüp'te bir kahvehaneye verilmiş.Günümüzde bu tepenin olduğu tepe de; "Pierre Loti Tepesi" olarak adlandırılmış. 


Pierre Loti ve tepesinin hikayesini de öğrendikten sonra bizi ilgilendiren kısma geçelim. "Pierre Loti Tepesi" İstanbul'un en romantik yerlerinden biri olarak  bilinir.Haliç'i tam anlamıyla ayaklarınızın altına seren çay bahçesi İstanbul'un en bilinen yerlerinden birisidir.Dilerseniz burada bir sabah manzara eşliğinde; kahvaltınızı yapabilir veya öğle saatlerinde nargile içebilirsiniz.Fiyatlar biraz tuzludur ancak manzara bunun karşılığını verecektir. 


"Pierre Loti'ye nasıl gidilir ?" derseniz Eyüp Sultan Camii'nin yanında ki mezarlıkların arasından geçen merdivenleri tırmanarak ya da orada bulunan teleferiğe binerek çıkabilirsiniz.

Son olarak ek bir bilgi daha vereyim; "Pierre Loti Kahvesi" adıyla bilinen kahvehane   
19.yy'ın sonlarına kadar "Rabia Hanım Kahvesi" olarak biliniyormuş daha sonra bizim zabit amcanın mesken tutması ile adı değişmiş ve günümüze kadar ulaşmış.
Artık "Pierre Loti Tepesi" İstanbul aşıklarının buluşma noktası olarak biliniyor.
                                                    

5 Mart 2012 Pazartesi

"Kadıköy Moda Sahili"

İstanbul'da Anadolu yakasının en güzel yerlerinden bir tanesidir "Kadıköy Moda Sahili".Geçmiş zamanlarda köşklere ev sahipliği yapan şimdilerde ise onların yerlerini çok katlı binaların aldığı ancak hala İstanbul'un önemli sayfiye yerlerinden olan "Kadıköy Moda Sahili" çekiciliğinden bir şey kaybetmemiş.

Vapurdan indiğiniz andan itibaren sağdan başlayan sahil o kadar uzun ki yürümekten yorulabilirsiniz.Ancak boğaz havasının verdiği huzurla bu yorgunluğu hissetmeyeceksiniz bile.

İsterseniz sahil yoluyla geri dönmeden ara sokakları kullanarak kolay bir şekilde Kadıköy çarşısına çıkabilirsiniz.Sıcak havalarda Moda Sahiline geldiğinizde Modanın meşhur dondurmacısı Ali Ustaya uğramayı ihmal etmeyin sakın.
Son bir not:Eğer sevgiliniz veya eşiniz ile birlikte sahili gezmeye çıkmış iseniz çiçekçi kadınlara dikkat etmenizi öneririm.Bir anda onlarca çiçekçi etrafınızı sarabilir gününüzü zehir edebilir.


Miniatürk İstanbul yazımızda da olduğu gibi bahara hazırlık olması açısından açık hava mekanlarını sizlerle paylaşıyoruz.Bizi takip etmeye devam edin...
Keyifli hafta sonları dilerim...

4 Mart 2012 Pazar

"Miniatürk İstanbul; bir küçük Türkiye..."

Bu yazımızda Miniatürk İstanbul'u tanıtacağız sizlere.Hepimiz duymuşuzdur Miniatürk'ü.Bu yazımızda sizlere Miniatürk'ün nerede olduğunu ve onu tanıtmaya çalışacağız.Türkiye'nin dört bir yanından önemli mimari eserlerin bire bir detayda minyatür olarak yansıtıldığı Miniatürk 60.000 metrekare alana kurulmuş.Bu alanın 15.000 metrekaresi maketlere ayrılmış.40.000 metrekare yeşil alan ve 2.000 metrekare havuz ve su yolunun bulunduğu Miniatürk'te kapalı alanlar olarak da restoran ve kafeteryalar bulunmakta.Peyzaj konusunda

konusunda da dikkatli davranılmış. Kullanılan bitkiler bile minyatür.Bonzai ve özel çimenler kullanılmış.Boğaziçi köprüsünden tutunda, günümüzde ayakta dahi olmayan Artemis tapınağı,Halikarnas mozolesi gibi bazı yapılar o günün şartlarına göre tahmini olarak yapılmışlar.  


Miniatürk'ün bir açık hava müzesi olmasının yanı sıra, ziyaretçilerin keyifli zaman geçirmesi içinde 400 kişilik bir amfitiyatro,hediyelik eşyaların olduğu alışveriş merkezi,hatta çocukların sıkılmaması için oyun merkezi ve labirent bile düşünülmüş.Miniatürk tüm hafta boyunca 09:00-19:00 saatleri arasında hizmet veriyor.Hafta sonları aileniz veya arkadaşlarınız ile hoşça vakit geçirebileceğiniz çok güzel bir yer.
Dilimin döndüğü kadar sizlere anlatmaya çalıştım.Hatalarımız olduysa affediniz.
Keyifli hafta sonları dilerim...  
                                                                

2 Mart 2012 Cuma

"Sen Kimsin? Tolga Çevik başrolde."


Sinemalarda aylardır fragmanlarıyla bizi güldüren film "Sen Kimsin ? " sonununda bugün izleyiciler ile buluştu gözümüz aydın.Başrol'de kendisini "Komedi Dükkanı" isimli tv programlarından tanıdığımız Maximum kart'ın güler yüzü Tolga Çevik; Köksal Engür,Pelin Körmükçü oyunuyor.

Bu gün gittim filme.Bu arada size bir tüyo vereyim belki bilmeyenler vardır.Bahçelievler Kadir Has sinemaları hafta içi hafta sonu fark etmeksizin 6TL'dir.Maddi sıkıntı çekenler içinde bir yol olsun.


Filmi biraz yüzeysel anlatayım gitmek isteyip de tereddütte kalanlar için bir faydası olabilir.Tekin karakterinde oynayan Tolga Çevik bir dedektifdir.Babasının arkadaşı İsmail Abisi ile dedektif bürosu kurmuşlardır.Biraz sakar ve şanssız olan Tekin ile İsmail abi'nin başına gelmedik iş kalmaz ve aldıkları bir iş teklifiyle onları daha önce hiç içinde olmadıkları bir maceraya sürükleyecektir.

"Kimsin Sen?" ile ilgili de yorumda bulunmak gerekirse; Tolga Çevik'in o şekilden şekile giren yüzü komik bir ifade kullanmasa bile insanı güldürüyor. Filmin ilk 10 dk'sı gerçekten komik.Sonra biraz yavaşlıyor ama tekrar eski temposuna kavuşuyor.İsmail Abi ise zaten ayrı bir olay.Onun engin yorumlarına her zaman güleceğinizden eminim.

Hafta sonunda sinemaya gitmeyi düşünenler için güzel ve eğlenceli bir film olacaktır.Hiç değilse hayatın monotonluğuna biraz olsun neşe katar sizin için.
"Sen Kimsin?" filmi için aklıma gelenler bu kadar.Sinemadan başka yazılarımızda görüşmek üzere hoşçakalın...

27 Şubat 2012 Pazartesi

"Merakla beklenen film Fetih 1453"

Fetih 1453
Fragmanlarını izleyip merakla beklediğimiz yıllarca süren çalışmalar ile oluşmuş "Fetih 1453" filmi nihayet  vizyona girdi.Saatler 14:53'ü gösterdiğinde sinemaların önünde büyük beklentiler ile yüzlerce belki binlerce insan kuyruk oluşturdu.
Salonlarda ilk gün tüm seanslar doldu taştı ve film 8 günde 2 milyon 475 bin 453 kişi tarafından izlenerek rekor kırdı.

Türk ve dünya tarihinin kilit taşlarından olan İstanbul'un fethinin sonunda film olması hepimizin hoşuna gitmiştir elbet.Neden Avrupalılar kendi tarihlerini görkemli filmler halinde anlatırken bizim onların tarihlerinden daha şanlı ve görkemli zaferlerimiz olmasına rağmen yapamıyorduk veya yapmıyorduk ?Sadece İstanbul'un fethi haricinde Çanakkale'de , Plevne'de ,Yemen'de,Kurtuluş savaşın'da ve daha birçok örneğini verebileceğimiz zaferlerimiz varken ? 

Cennetin krallığı filmini hepimiz izlemişizdir ağzımız açık bir şekilde.Fakat oradaki zulmü. insanlık dramını ve onların umarsızca katledilişini fark etmemişizdir.



 Feth ettiğimiz hiçbir yerde zulüm,baskı,katliam yapmadığımız tarihimizde sonunda bir büyük bir zaferimizin film olması hoşumuza gitti elbet.

Fakat film olarak eleştirmek gerekirse birazda kusurları yok değil.Tabi ki bu kusurlar tüm filmi çöp olarak nitelendirmeyecek ancak olmasa daha iyi olabilirdi diyebileceğimiz türden hatalar.Örnek vermek gerekir ise Bizans sarayı sahnelerinde ortamın bilgisayar efekti olduğu bariz bir şekilde sırıtmakta,kuşatma sahnesinde kuşatma kulelerinin yanışı da buna dahil olabilir.Ayrıca coşku yaratmak içindir mi bilmem Ulubatlı Hasan'ın dövüş sahnelerinde biraz fazla bağırması galiba biraz izleyiciyi sıktı.Yani tamam güzel hoşta bu kadar da kullanılmaması gerekirdi sanki.

Filmde en çok beğendiğim noktalardan biri ise Lağımcılar olarak tabir edilen tünel kazıcılarının azmi,çabası ve fedakarlığı göğsümü kabarttı açıkçası.Son olarak yine önemli bir noktaya değinmek gerekir ise İstanbul'un feth edilmesinden sonra Fatih Sultan Mehmet Han'ın İstanbul kapılarından girişini daha görkemli beklerdim.Sanki feth edilemez denen bir şehiri almış olan bir Sultan yokta daha çok pazar gezisine çıkmış adam görüntüsü verilmiş ve buna ek olarak Ayasofya'da Sultan'ın namaz kılışını da merakla bekledim ama yoktu.Eksikleri de olsa tarihimizi anlatan ilk film ve yinede büyük bir prodüksiyon olmasından ötürü yapımcıları ve emeği geçenleri kutlarım.Umarım bu tür filmler burada kalmaz ve devamı gelir.

Hala filmi izlemediyseniz izlemenizi tavsiye ederim.
İyi günlerde hoşçakalın...

28 Ocak 2012 Cumartesi

"Kutupların Türkiye şubesi.."

Kutuplar dedik de birazcık abarttık galiba. Belki o kadar soğuk olmayabilir ancak ayaz havası ile ünlüdür benim memleketim.Tatil oldu derken düştük yollara, bindik trenimize geldik sonunda Türkiye'nin modern yüzü, örnek kenti Eskişehir'e .


Trenden iner inmez karşılıyor sizi. Aman yarabbi bu nasıl bir ayazdır.İnsanın kulakları,burnu donuyor, uyuşuyor hissetmiyorsunuz.Bu yüzden kutuplarla bağdaştırdım biraz :) 
1 ay geciken kış gelmiş ama tam gelmiş.Her yer bembeyaz örtü.Bu kadar kar yağdığını en son çocukluğumda görmüştüm.

Bambaşka şehir burası ya çok seviyorum farklı yani... 
Bir kere Türkiye'nin ilk organize kar topu savaşı burada yapılıyor arkadaş :)
Dilek olay tam 1500 kişi sosyal medya vasıtasıyla toplanıp kar topu savaşı yapıyor :) Üstelik bir tane istenmeyen,tatsız olay çıkmadan.Her hangi bir kavga,dövüş,taciz olayı yok... Gece hemde...


İşte bu yüzden farklı bir yer burası...

İnsanlar biraz daha olgunlaşmış burada.Medeniyet olgusu biraz daha işlemiş insanların içerisine...
Neyse konuyu dağıttık galiba biraz :) Eee şimdi Eskişehir'e kar yağar'da benim yurdum insanı kardan adam yapmaz olur mu ?
Yapmışlar.Hemde nasıl ? Buyrun görelim beraberce :)

Yani bunu yapan arkadaşın ellerinden öpüyorum; saygılar sevgiler.Eee benım memleketimin insanı bu yaratıcıdır.


Adaları,porsuk boyunu donatmışlar resmen.
Favorim de budur arkadaşlar soyut bir çalışma yapmış üstadımız :)

Yalnız yeri gelmişken bir üzüntümü de paylaşmak istiyorum sizlerle.122 yıldır dur durak bilmeden Haydarpaşa-Eskişehir arası çalışan demiryolumuz     
1 Şubat'tan sonra 2 yıl süreyle kapanacakmış arkadaşlar.
Eskişehir'in sembollerinden biri olan demiryolu dileriz bizlerden daha fazla uzak kalmaz.Bu akşam sizlere burada veda ediyorum.
Yarın yine Eskişehir'in farkı yerleri ve güzellikleri ile devam edeceğiz.
Esen kalın...

26 Ocak 2012 Perşembe

"Kumpir denince akla gelen ilk yer..."

Kumpirin cenneti cenneti orası.Sizi şöyle sokağın başından bir görsünler anında seslenirler:
-Öğrenciye torpilll !
-Öğrenciye bol kepçeee !
-Sevgililere özel kumpiiirr !
Türkiye'nin neresine giderseniz gidin yoktur bunun bir eşi benzeri. Ama ben gerçekten'de pek torpil yaptıklarını görmedim :) Esnaf sonuçta normal koyuyor herkese aynı :) 
Ama malzemeleri çok çeşitli yedikçe çoğalıyor sanki...
Eyvah durun yahu kumpirin güzelliğine kapıldım fakat nerede olduğunu söylemeyi unuttum. Ortaköy yahu Ortaköy gidenleri varsa bilir anlamıştır hemen gerçi de bilmeyen vardıysa artık onlar için iyi oldu :)

-Ortaköy'den bahsedeyim birazda...
Boğazın en güzel noktalarından biri olan Ortaköy İstanbul'un fethinden bu yana gerek halk gerekse padişahlar tarafından sayfiye yeri olarak kullanılmış.

22 Ocak 2012 Pazar

"Turkuazoo'dan kareler..."

 Biraz fotograf eklemesi yapayım bir önceki yazımıza;


Panaromik akvaryumdan Türkiye'de bulunan balık türlerinden görüntüler.






   Çamaşır makinesindeymiş gibi sürekli dönen deniz anası topluluğu.
Ama ışıklandırmasını çok harika yapmışlar kameramızın çektiği kadar yansıtmaya çalıştı


  Tünelden köpek balığı manzarası.
Gerçekten filmlerde ki kadar ürkütücü.Zamanını bilmediğimizden biz dalgıçların bu balıkları besleme görüntülerini kaçırdık.




Tropik amazon balıklarından örnekler...






Kameralarımıza adeta poz verdi bu sevimli arkadaşımızda. Ne zaman objektifi görse hep yaklaştı yanımıza...

"Sünger Bob'un diyarı..."

Bir kaç haftadır malum ,her öğrencinin başına gelen sınavlardan dolayı, yazılarımızı güncelleyememiştik.Bu hafta sizler için su altı dünyasına indik.
Bu hafta Forum İstanbul'da Turkuazoo'ya uğradık.Çok geniş bir alana yayılan Turkuazoo'da irili ufaklı akvaryumların yanı sıra; tünel ve büyük bir panaromik penceresi olan akvaryum bulunmakta.



Akvaryumları izlemenin yanında; dalgıç gösterileri, tünelde balık besleme seansları,köpekbalığı besleme seansları ve ücretsiz belgesel gösterimi bulunmakta.


8 Ocak 2012 Pazar

"South park ama çizgi film olanı değil ..."

Dün belki fark etmişsinizdir yazı yazamadık. Yeni bir yer denedik bulduk sizlere ismisi South Park.

Taksimde kapalı bir cafe&bistro tarzı bir yer.Çok hoş bir mekan gerek tasarımı gerekse manzarasıyla.Ayrıntılı bilgileri yerini tarif ettikten sonra vereceğim.
Konumu olarak tarif etmek gerekir ise;
Yine taksimden girişimizi yapıyoruz ve tünele doğru yola koyuluyoruz.Daha önceki yazımda sol tarafta Richmond otelin olduğunu anlatmıştım sizlere bu otelden hemen bir sonraki sokağa giriş yapıyoruz.Aşağıya doğru giden hafif bir yokuş var iniyoruz hemen sağda.
Mekanın tasarımı ve manzarası ;
Ana kısımdan bir görüntü
South park iki kısımdan oluşuyor.Teras ve giriş katı.
Giriş katının tasarımı yandaki gibi çok hoş ve modern bir yapıya sahip nevizade'nin barları gibi değil...



Bir diğer görüntü


Girişte 80'lerden kalma daktilolar ve üstünde yine eski saatlerin ipler ile asılı tavana asılı olduğu bir duvar var.Gerçekten hakkını vermek lazım güzel bir iç tasarım olmuş.



6 Ocak 2012 Cuma

"Newton elmayla yer çekimini ; Pers ise nargileyi bulmuş..."

İstanbul'da nargile keyfinden söz edelim biraz. Nargile dedikte hemen aklınıza meşhur Tophane geldi değil mi ? Yoook efendim ben size çok daha farklı bir yer anlatacağım.
Ama yinede Tophaneden bahsedelim.Tramvay ile geliyoruz Tophane'ye indik hemen sağda sıra sıra bir sürü nargile kafe var. Atmışlar armut koltukları bahçelerine millet almış nargilesini ohhh yarasın.
Nargilesi iyidir,içimi güzeldir ve çeşidi boldur bunlara diyecek lafımız yok zaten. Ama tuzludur biraz orası. Neticede öğrenci adamlarız öyle değil mi ? Ne gereği var bir nargileye 16 lira vermenin?
Çayı da pahalı haaa 1.5 lira. Şimdi diyeceksiniz amma pinti çıktın be arkadaş.Yok kardeşim pinti falan değilim ben sadece daha iyi hizmetin olduğu daha uygun yerleri biliyorum sizlere de anlatıyorum o kadar.(Not:Nargile içeyim derken dakika başı yanınızda biten seyyar satıcılardan gülcü teyzelerden hiç bahsetmiyorum bile)
Şimdi gelelim alternatifimize ;

Çorlulu Ali Paşa vardır bilmem duydunuz mu ? Vardır elbet bileniniz yada biliyorda gidememiştir.
Medresenin girişi 
Beyazıt'tadır kapalıçarşı'dan hafif sallanın aşağıya çemberlitaş'a doğru solda bir medrese var.Çorlulu Ali Paşa medresesi.Girin ordan hemen içeri avlusundadır ama uyarmadı demeyin ha bildiğiniz kahvehane gibidir bahçesi fakat içine girdiğinizde nasıl oluyorsa dışarıdaki gürültünün içeride esamesi yok garip vallahi.Nargilesi pek hoştur.Ben sağlam nargile içerim diyen adamın kafasını bile döndürür bir daha büyük konuşamaz. Ucuzdur çayı, nargilesi.Bayağıda turist uğrar aslında böyle garip egzotik bir ortam işte.


İşte içerisi böyle bir yer
Nargile severler'in mutlaka oraya uğramasını tavsiye ederim.Farklı bir deneyim olur hep süslü afilli  kafelere oturmayı verin farklılık olur..
 Keyifli içişler hoşçakalın...

5 Ocak 2012 Perşembe

"İstanbul yenileri için seyahatname..."

16 milyonluk devasa bir şehir İstanbul.Kimilerini korkutur kimilerini cezbeder.İnsanı yutabilir de başının tacı da yapabilir.
Bu yazımızda İstanbul'a yeni gelenler ve benim çektiğim sıkıntıları çekmemeleri için biraz bilgilendirme yapacağım.
Malumunuz bu şehrin en büyük ziyaretçileri öğrenciler. Her yeni kayıt döneminde akın akın ne yapacaklarını bilemez halde olurlar. (İçlerinde çok cesurlar yok mu ? Elbette var onlara söz meclisten dışarı tabiki )
Aksaray metrosu
İstanbul'a ilk gelenin durağı ya Esenler otogarı'dır ya da Haydarpaşa.Bu konumlara göre merkez ilçelere ulaşımlardan bahsedeyim biraz.


 Esenler otogarından gelenler için;
-Esenler otogarının içinde metro istasyonu bulunur.Bu istasyondan bir yön Aksaray'a bir yönde havalimanı'na devam eder.Eğer Aksaray,Sultanahmet,Gülhane,Sirkeci,Eminönü,Kabataş istikametine gitmek istiyorsanız; Aksaray'da son durakta iniyorsunuz metrodan.Metrodan sonra bu saydığım istasyonlara sırasıyla giden tramvay hattı bulunmakta aktarmayı yaptıktan sonra bu istasyonlardan istediğinize gidebilirsiniz.




-Taksim yönü yolcular için(ki İstanbul'a ilk gelenlerin mutlaka gitmek istediği yerdir.) Aksaray'da indikten sonra Taksime giden otobüsler vardır.Kime sorsanız söyler nereden geçtiğini:)  Çoğu otobüste geçer zaten küçük bir tüyo numarasından sonra T yazan otobüsler taksime uğrar :)

-Aksaray'dan Mecidiyeköy-Beşiktaş-Levent yönü yolcuları için;

Yine Aksaray metrosu vasıtası ile  fakat bu sefer havalimanı yönünü kullanıyoruz.Bu yönde (5veya 6. duraktı tam hatırlayamadım ) Merter durağında iniyorsunuz. İndiğiniz merdivenlerden sola dönüp çıkış yaptığınızda üst geçitle metrobüs hattını göreceksiniz. Bu aracı kullanarak direk  Mecidiyeköy'e ulaşacaksınız.Buradan da tek vasıta ile 30A veya 30M otobüslerini kullanarak Beşiktaş'a inebilirsiniz. Levent otobüsleri'de aynı yerden kalkmakta.

Biraz da Haydarpaşa'dan geleceklerin yol tarifini yapalım;
Haydarpaşa garı
Yıllara meydan okuyan görüntüsü ile Haydarpaşa. Gerçi son zamanda çatısı yandı duymuşsunuzdur.Ona rağmen hala dimdik ayakta ve Anadolu'dan gelen misafirlerini ağırlıyor.
-Haydarpaşa'dan gelenlerin işi nispeten daha kolay arkadaşlar.(Eeee tren kullananlarında bir avantajı olsun değil mi?)
Haydarpaşa istasyonunun o filmlere konu olmuş meşhur merdivenlerinden indikten hemen sonra karşınıza vapur iskelesi gelecek.

"Romantik bir akşam yemeği..."

Bugün sizlere eşiniz veya sevgiliniz ile güzel bir akşam yemeği geçirebileceğiniz bir yeri tanıtacağım.
Mekanımızın ismi Leb-i Derya.

Konum olarak belirtmek gerekir ise;
Taksim meydanından İstiklal caddesine doğru yürüyüşe geçiyoruz. Bu güzel kalabalığın arasına karıştıktan sonra usul usul tünele doğru devam ediyoruz.
Girişten itibaren yürüdüğümüzde caddenin solunda Richmond otelini göreceğiz.Restoranımız otelin çatı katında.Girişi otelin içinden yaparken bembeyaz mermer merdivenler bizi karşılıyor.Sağdaki asansör ile Leb-i Derya'nın bulunduğu çatı katına çıkıyoruz.
Konumu bakımından bulunması çok kolay bir restoran.

Mekanın içi ve düzeni;

Mekanın içi ve masa düzeni
Gayet şık bir biçimde tasarlanmış panaromik bir mekan şık masalar ve ortada yine beyaz büyükçe bir bar bulunmakta. 

4 Ocak 2012 Çarşamba

"Mevsimsel Güzellikler"

Malum kış aylarındayız ve gezmek,eğlenmek de biraz zorlaşıyor gibi.Fakat her mevsimde farklı güzellikleri barındırıyor İstanbul. Hiç düşünmedim değil bu şehrin zorluklarını,çilesini; çoğu zamanda sorguladım neden geldim ki bu şehre diye fakat ne olursa olsun içimde garip bir duygu var.Ne olursa olsun güzel arkadaş bu şehir; her mevsimde hemde...

Ne diyorduk;  hehh evet kış aylarındayız.
Bu yazımda sizlere 2 gün önce gittiğim güzel bir yeri tarif etmeye çalışacağım. İlkbahar'da ceviz ağaçlarının, çiçeklerinin renk renk açtığı, bahçede gül satan teyzelerin sevgilileri kovaladığı;
yazın kapısında mısır patlatan, külahı alabilmek için bize bin bir türlü eziyet çektiren 
dondurmacı amcaların; Sonbahar ve kış aylarında ziyaretçilerinin azalmaya başladığı sanki kasvetli gibi görünen ancak şöyle banklara kurulduğunuz da aslında huzur bulduğunuz yer.
Evet evet tahminlerinizi duyar gibiyim yanılmıyorsunuz Gülhane parkı... 

Kış aylarında ziyaretçisi azalıyor bir kaç yaşlı müdavimi biraz da yerli ve yabancı turistler.Girişinden itibaren kış manzarasının güzelliği çıkıyor karşınıza.Yazın asırlık boyları ve yapraklarıyla gölge olan o ceviz ağaçları artık sessiz ve huzurlu yeni mevsimi bekliyor...

3 Ocak 2012 Salı

Yeni yılda yeni yayın dönemine başladık.

Merhabalar değerli okurlar; 
Öncelikle yeni yılınızın mutlu, huzurlu, gönlünüzden geçtiği gibi fakat her şeyden önce sağlıklı bir yıl olmasını temenni ederim.


Bu doğrultuda 2012 yılında sizlere  elimizden geldiğince hayatınıza renk katacak  bir takım ipuçları vermeye çalışacağız.Çoğu insan için hayatın monotonlaşmaya başladığı bir dünyada biraz değişiklik yapmak iyidir sanırım.Belki bir çoğunuzun aklından "Çalışmaktan,çocuklar ile meşgul olmaktan,ev işlerinden kendimize vakit ayırabiliyor muyuz?"   düşüncelerinin geçtiğini duyar gibiyim; evet aslında biraz da haklısınız fakat umutsuz olmamak, karamsarlığa kapılmam